5 Ekim 2013 Cumartesi

2.GÜN ALTINOVA- KAYALAR KÖYÜ (KÜÇÜKKUYU) 120 KM (3 EYLÜL 2013)

  Planladığımız saatte uyandık, ancak 07:30'da hareket etmedik. Nedeni gruptaki diğerlerinin denize girmesi. Vücudum suya ihtiyaç duymuyorken yüzmek, çeşmeye kafamı uzatmak bile zihinsel durumumu bozabilirdi. Henüz suya ihtiyacı olmayan ben için bu durum sıkıcıydı. Yolculuğun yoğunluğu sabah olmalıdır bana göre. Pedal çevirmeye başladığımızda tanıştığımız Ayhan abinin bizi götürmesiyle en yakın çay bahçesinde sıkı bir şekilde kahvaltımızı ettik. Çay ücretlerini bize çaktırmadan ödeyen Ayhan abiye teşekkürle pedallar döndü, gün hedefi Ayvacık (saat10:40).
 Güne geç başlamak önceleri öğlenleri dinlenerek geçiren beni baştan düşündürttü. Bir lastik patlağında verdiğimiz kahve molası haricinde mola vermeden devam ettik. Edremit'ten geçerken önünden geçtiğim tatil köyü beni geçmişime götürdü. Ailecek tatil yaptığımız yerin tabelasıydı burası. Kaç yıl olmuştu? 12..... 12 yıl öncesi, ben, benim içimdeki ben, değişen yaşam, dünya......Ve çekirdeği aynı kalan ben. O yıllarda da düşüncelerim farklıydı ama şuan düşüncelerimi hayallerimi yaşıyor olmak ayrıca mutluluk verici. Yıllar ne zaman geçti.

   Ara vermeden devam ettik. Akşamüstü Zeytinlibağ'da bir kahvede karpuz peynirle yediğimiz öğle yemeği hepimizi serinletti.Burada günün gidişatına göre geceyi Urim abi ve Can abinin tanıdığı olması nedeniyle geceyi Kayalar köyünde geçirmeye karar verdik.
  Küçükkuyu merkezi geçtikten sonra Assos sapağından devam ettik.Hava kararıyordu. Devamında girdiğimiz Kayalar köyü sapağında hava tamamen kararmıştı ve sapaktan sonrası olan 4 km rampaydı. Zifiri karanlıkta eğimini tam göremediğim rampaları çıkmak bu güne özeldi. Ön farım yeteri kadar aydınlatmayınca kapatıp, güneş gözlüğümü çıkarıp yıldızların ışığında devam ettim. Zamanla gözüm alıştı. Grup tempoya göre önden Can ve Adnan abi, ortada ben, arkada Burcu ve Urim abi olmak üzere 3 parça halinde hareket ediyordu. Çünkü herkesin temposu farklıydı. Önümdeki veya arkamdaki grubun ne sesinden ne de ışığından bi haber çıktım rampaları. Yer yer Gri Kelebek'i iterek devam ettim.
  Köye vardığımda sırtım sırılsıklamdı. Hiçbir yere kilitlemeden denk gelen bir duvara dayadım bisikletimi. Köy kahvesindeki küçük tüpte yapılan ton balıklı makarna lezzetliydi. Üstüne sohbet ettiğimiz Arif dayı (kahveci) köyün ahlaki ütopikliğini, huzurunu anlattı. Böyle şeyler en fazla masallarda olabilirdi kapılar kilitlenmez , konuşmalarda belli bir adap vs....
  Köy kahvesi boşaldığında sandalyeleri birleştirerek yaptığımız uyku tulumu yerlerinde güzel uykumuza çekildik. Açık havada uyumaya önceki turumdan alışık olan ben balkondaki sandalyeleri birleştirdim. Hazır hava tertemizken vücudumun gece boyu oksijene doydu.......

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder