Erkenden
uyandığımda bacağımdaki ağrı beklediğimin aksine geçmemişti. Mola tesisinde
aynı zamanda kamyon ve otobüsler de duruyor olması nedeniyle gece saatlerinde
çadırın içi zaman zaman gündüz gibi aydınlık olmuştu.Gece bu nedenle birkaç kez
uyandım. Hatta birinde dışarı baktığımda kamelyada otobüs molasında oturan
insanlarla denk geldim. Ben onlara bakınca onları anlayabiliyordum ama onların bana
bakışı farklıydı.
Tam çay tost la
kahvaltımı yaptım, kamyoncu bir abi "Yanında biri olsa iyi olmaz mı?,
Canın sıkılıyordur" demişken yanıma 2 arkadaş geldi (Baran ve Şahin). Biraz
sohbet sırasında bunun onları ilk turu olduğunu, aynı yere gittiklerini, yanlarında olmayan mat ve uyku
tulumundan dolayı geceyi çok zor geçirdiklerini öğrendim.
Rampalar birbirini
takip etti. "Bu son", "Bu son" diyerek gidiyorduk. Benim ve
Baran'ın patlayan birer lastiğimiz molalar oldu. Bandırma giriş tabelasını
gördüğümüzde hissettiğim çok şey vardı.
Tek sıkıntımız tabelanın iniş rampasının tam ortasında olmasıydı. Deniz otobüsü
iskelesini yukarıdan gördüğümde Gri Kelebek sanki demir attan, kanatlı at a
terfi etmiş gibiydi.
Deniz otobüsü
iskelesinin önünden Bandırma'dan arkadaşım Cihan'la buluşup hızlıca
biletlerimizi aldık. Üstüne yediğimiz dürüm adeta midemi dolduruyordu. Yemek
yemeden önce koktuğumu hissetmeye başladım. Galiba kendimin kötü koktuğunu fark
etmem için öncelikle normal kokunun ne olduğunu fark etmeliydi burnum.
Yolculuğun başından beri ilk kez kendi kokumdan rahatsızdım.
Feribota
bindiğimde her şey nerdeyse bitmişti. İlk bisiklet turumun başladığı yerde 2.
turum bitiyordu. Feribottan inip tam tempo eve ulaştığımda yolculuğumdan
bahsettiğim komşularım adeta alkışlıyordu.
Eve varınca
hızlıca eşyalarımı boşaltıp duşa koştum. Vücudum belki de ilk kez bu kadar
özlemişti sabunu ve suyu. Evde beni karşılayan dostum Ender'le gidip güzel bir
yemekle kutladık 2 Bisiklet Turumun tamamlanmış olmasını. Uzun zaman beklemiş,
sabretmiş, muradıma ermiştim......
Darısı nice
yolculuklara.......
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder