13 Eylül 2015 Pazar

İSTANBUL- ULUBORLU BİSİKLET TURUNDAN SONRA EKİM 2013




İSTANBUL SÜLÜKLÜ(KONYA) ULUBORLU(ISPARTA) BİSİKLET TURU SONRASI KENDİMLE RÖPORTAJ


         Sizi tanıyalım
         1990 İzmir doğumlu, aslen Uluborlulu, İstanbul  Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği son sınıf öğrencisiyim. Doğa sporlarına ilk başlangıcım dağcılıkla oldu, sonra orienteering ve bisikletle devam ettim. Ve en son çıktığım bisiklet turu en keyifli noktası.
         
        Size bu ilhamı veren kim oldu? İlk tura çıkma niyetiniz ne zaman ortaya çıktı?
        İlk olarak duyduğum parasız yola çıkan Hasan Söylemez beni etkilemişti. Amaç "Yolda olmak, siz hele bir çıkın" demişti. Kafamda ilk tura çıkma fikrinin netleşmesi 2012 yılında Dağ Filmleri Festivali'nde Soner - İnci - Tibet Çınar Sarıhan ailesinin Söyleşisinde şuan üzerimiz "Gitme, yola çıkma virüsü var" dediğinde o virüs bulaştı. O an aklımda yine köklerime doğru olan farklı bir rotadan "Uluborlu'ya bisikletle gitme" fikriyle şekillendi. Söyleşi bitiminde yolculuğum için kararımı vermiştim. Ancak bir takım yolculuk sonrasında  insanlara karşı yapmakla yükümlü olduğum şeylerden dolayı, "Ya ummadık bir yerden ayağım kırılır, bir şey olurda o sorumluluğu yerine getiremezsem" diye geçen yaz yolculuğa çıkamadım.     
       
       Hangi güzergahı planladınız? Hangi güzergah gerçekleşti?  Rotaya nasıl karar verdiniz? Neden bu rota?
       Ailemde bazı insanların bana "Rol yapma" lafı beni çok sıkmıştı. Bu nedenle "Ya olduğun gibi görün, yada göründüğün gibi ol." diyen Mevlana'yı ziyaret ederek köklerime doğru yolculuk yapmak isteğimle bu rota ortaya çıktı. Ancak tur koşullarında abimin aşırı ısrarı nedeniyle Sülüklü'den sonra yolculuğu 1 2 gün kısaltma telaşına düştüm. O günlerde gün boyu bulut kaplı olup, akşama yağmura çeviren İç Anadolu'nun sıkıcı havasından iyice sıkılmıştım.
    
     Hazırlıklarınız neler oldu?
   Öncelikli hazırlığım kendimi zihinsel olarak bisiklet turuna hazırlamak oldu. Hazırda zaten çadırda uyumak benim için kolay bir şey olmakla birlikte, kampçılık konusunda pratik olmam konaklama konusunda kendimi güvende hissettirtti. Ayrıca bisiklete eklenmesi / düzeltilmesi gereken parçalar hakkında uzun yolculuklar yapmış arkadaşıma akıl danıştım. Paraya kıyıp zırhlı lastik almam iyi oldu. Heybeyi çok öncesinde birlikte tur yapmaya niyetlendiğimiz bir arkadaşımla birlikte çoktan almıştık (ebayden). İnternetten bulduğum malzeme listelerini inceledim, sonrasında kendi sağlık, keyif alma durumlarımı da göz önünden bulundurarak kendime göre şekillendirdim. Tura çıktığım arkadaşlarım bisikletle ilgili eksikliğini hissettiği parçaları ayrıca sordum. Çünkü demir atımla çıktığım yolculukta atın hastalanması, aniden yere yığılması tek başına yola çıkan beni çok zor bir durumda bırakabilirdi. Yaklaşık 2 yıldır bisiklet turu yapmış kişilerin yazılarını keyifle okuyorum. Bu yazılarda onların deneyimlerinden yolculuk hakkında epey bilgim oldu. En son Soner -İnci Sarıhan 'ın yazdığı "Pedalımda 5 Ülke" kitabını okudum.
    Ailenize bu durumu ne zaman, nasıl açıkladınız?
     Öncelikle bisikletime iyi bir bakım, parça yenileme yapıldıktan sonra yolculuğa olan güvenim daha da arttı. Bisiklete yapılan bakım hiçbir zaman boşa değildir, yolculuğa çıkmasam da yaz bitiminde yine bisiklete bineceğim sonuçta. İlk olarak en ikna edebileceğim kişi olan abime onun anlayabileceği dilde yolculuğu anlattım. Güzergahım, cümlelerim netti. Kendisi sunum dinlemeye çok alışık olduğu için anlatımım adeta bir sunum havasında geçti. Yola çıkacaklara da önerimdir. Yolculuğu anlatmaya akrabalarınız arasında bu durumu ilk olarak en anlamaya, size destek vermeye yakın olan kişiyle başlayın, sonra onunla birlikte ailenizi ikna ettiğiniz anda işlem tamamdır. Gerisine zaten duyurmayın, zehirli cümleleriyle hevesinizi kaçırabilir, düşüncelerinizi kirletebilir.

     Yolculuk tam olarak nerde başladı sizin için?
      Yalova'da feribottan inip tek başıma sürüşe başladığımda. Uzun süredir o anı bekliyordum. O an tamamen tek başıma ve yolculuğa başlamıştım.Ondan önce feribot yolculuğunda da tura çıkanlarla denk geldiğim için yolculuğuma dahil edemiyorum.

      Nerelerde uyudunuz?
     Güvenli bir yere kurduğum çadırımda, mola yerindeki uzun koltukta, güvenli bir yere (çay bahçesi) serdiğim uyku tulumumda, köy misafirhanesinde.

     9 günü kısaca anlatmak isteseniz?
     İlk gün büyük bir heyecanla çıktım yola. 2. gün itibariyle iliklerime kadar keyif dolmaya başladım.  Sofrasına konuk olduğum  kamyoncuların sohbetini, bir akşam oturduğum aile sofrasının hissettirdikleri, geçtiğim tarlalarda ettiğim sohbetlerin, bisiklet binen çocukların sorularının, misafirine dikkat eden Anadolu insanının bakışlarını hiçbir zaman unutmayacağım. Kamyonculardan öğrendiğim yumurtasız menemenin, ikram edilen çayların tadı, konuk olduğum iftar sofralarının maneviyatı, çay ikram edemeyince üzülen köy kahvecisinin bakışları yolculuğa bambaşka şeyler kattı. En son vardığım nokta babaannemin yanıydı. Babaannem Uluborlu'daki evde yazları tek başına yaşıyor. Ona özellikle söylememiştik tek başıma yola çıktığımı. Sadece bir önceki gün arayıp "Babaanne arkadaşlarla arabayla geçerken beni bırakıp İstanbul'a devam edecekler demiştim" Yoksa aklı bende kalır, belki de uyuyamazdı günlerce..... Onun yanına varıp elini öptüğümde tüm yolculuk tamamlanmıştı işte. 9 gün, 820 km, kolay kolay unutamayacağım insanlar....Biriktirdiğim anılar....
    
    Yolculukta üzerinizde manevi olarak en fazla iz bırakan olay(lar), anı?
     Vardığım anda babaanneme önce çaktırmayıp, sonra anlattığımdaki bakışları. Sivrihisar'da denk geldiğim çocukların tebrik etmesi ve oradaki sürüşümde bana eşlik etmeleri. Son gün geçtiğim köydeki çay ikram edememeden dolayı olan mahcubiyet, "Yalan söyleme sen turistsin" demesi. Sülüklü'de köy misafirhanesine yerleşir yerleşmez "Bizim köyde 1 2 deli var, sen al bisikletini içeri" demeleri, resmen benim iyiliğim için beni gözlemişler.

    En zorlandığınız, çaresiz hissettiğiniz an?
    Çadırımın su geçirmez olmaması nedeniyle yağmur bastırınca Sivrihisar'da pansiyona para vermek zorunda kalmam. Rota değiştiği ilk gün Sülüklü'den hareket edince gözün görebildiği mesafede tek canlının ben olması. Her akşam telefonla konuştuğum ailem konuşmayı uzattığında yorgunluğum artıyordu. Konuşmak yerine yazarak duygularımı daha rahat ifade edebiliyorum.Konuşmaya değil yazmaya ihtiyaç duyuyordum. Çünkü bu yolculuk bir proje olmadığı için anın içinde kalmak, yoğunlaşmak en güzeliydi.

    Yolculuğun sürprizleri nelerdi?
     Yolculuğun benim için ilk sürprizi İznik'te belediyenin hazır kurulu çadırına direk mat uyku tulumumu serip yatmamdı. . En büyük sürpriz olan öğle molamda Ahmet Mumcu'nun bir arkadaşıyla denk gelip, akşamına kendisiyle sohbet etmem. Yolculuk bana en cömert davrandığı an ise Sülüklü'den yola çıktığımda kendimi çok kötü hissederken bir kamyonetin  gelip beni en yakın yol ayrımına kadar götürmesi tam anlamıyla ilaç gibi gelmişti.

    Eksikliğini hissettiğin/iyi ki almışım dediğin malzeme?
  Yanımda fotoğraf makinemi koyabileceğim bir ayaklık olmasını çok isterdim çünkü  fotoğraflarda bir türlü Gri Kelebek (bisikletim) ve ben tamamen yer alamadık. Ayrıca çadırımı tek kişinin kurabildiği, su geçirmez olma özelliği olsa 8 saatlik uyku için para vermem gerekmezdi. İyi ki yanıma gidon çantası almışım, her bisikletimden ayrılışımdan değerli eşyalarımı bir hamlede yanıma alabiliyor, sürüş esnasında haritaya uyurken uyku tulumumun içinde tutabiliyordum. Kaybettiğim hiçbir eşya olmadı.
    
     Yanında bir kişi daha olmasına göre  tek başına olmanın zor yanları nelerdi?
     Yük paylaşımı yoktu. . Bence insanın her ne kadar yanında arkadaşı da olsa, kendi içinde herşeyi olmalı, arkadaşının olası vazgeçmesinde tek başına devam edebilmeli. Gittiğim yerlerde sorulan tüm sorulara ben cevap veriyordum. Çadır yeri sorarken o ilçedeki sorabileceğim yerleri tek tek ben dolaşıyordum    

      Tek başına olmanın kolaylıkları nelerdi?
      Saymakla bitmez, sadece kendimden sorumluydum. Hiçbir zaman kafamda başkasına yetişme, ona karşı sorumluluklar gibi bir düşünce olmadı. Tempoyu, mola anını belirleyen sadece bacaklarımdı. Özgürdüm.
   
       Böyle bir yolculuğun maliyeti ne kadar oldu?    
      Bedavaya içtiğim sular, konuk olduğum sofralar çoktu. Her gün için sabit masrafım bol su,  bol soda, bol ayran oldu. Bunlar da toplamda 150 TL harcadım. Bunun haricinde Sivrihisar'da yağmurdan dolayı Sivrihisar'da konaklamaya 25 TL, bir eczaneden aldığım kaş gevşetici krem, kas gevşetici hap, güneş yanığı kremi, çok faktörlü güneş kremine 77 TL verdim. Çantama İstanbul'da koyduğum yedek depo 1,5 litrelik suyuma hiç gerek kalmadı, Uluborlu'ya vardığımda özlediğim bir insanla paylaştım
      
     Yolculuktan sonra toplumun bu konudaki düşünceleri neler oldu?
      -Tebrik ederim manyaklık ünvanı almışsın
      -Zor olmuyor mu?
      -Annen nasıl izin verdi?
      -Size hiç "Manyak mısın?" diyen oldu mu?
      -Üzerinde bir gram yağ kalmamıştır       
      -Tebrikler...

      Yola çıkacak olanlara tavsiyeleriniz neler?
       Yola çıkmadan önce ne olursa olsun, bisiklete bakım yapmayı öğrenin. Bisikletinize iyi bir şekilde bakım yapın veya yaptırın, tüm parçaları elden geçsin. Yanınıza yeni bir çok faktörlü güneş kremi alın.Kas gevşetici krem ilk yardım paketinizde bulunsun. Beslenme konaklama konusundan B planınız (yedek gıda konserve ton balığı , uyku tulumu, mat, çadır) hazır olsun A planını yola bırakın. Yolculuğumda çadırımı sadece 1 kez kurmam gerekti. Unutmayın ki büyük şehirlerden uzaklaştığınızda tanrı misafiri kültürü halen var. Geçtiğim köylerin birinde misafirhane mevcuttu. Güzergahınızı yola çıkmadan önce kendi içinizde iyice sindirin, yoldayken güzergah değiştirmek hoş değil. Konaklama ve beslenme konusunda en iyi plan yapılmayandır. Neye odaklandığınıza, bakış açınıza dikkat edin, bakış açınızla en zor anda bile mutlu olabilirsiniz. İlk gün o kolay kolay patlamayan lastik patladı. Patladığında ve patlama nedenini öğrendiğimde "İyi ki patlamış" dedim. Çünkü başta olmayan bir sorun daha zor bir noktada beni durdurabilirdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder