Belli süredir ilk kez üşüme dertsiz bir uyku çektim. Güne acelesiz olarak minibüsten açık büfe kahvaltıyla başladık. Ardından Osman KUTLU Bey törenle adımıza imzaladığı “Kurtuluş Yolunda Büyük Taarruz Yürüyüşü” kitabını bizlere sundu.
Hareket saati 12.30
olunca bizdeki, göl kenarında hafif bir gezintiye çıkıp, geçici pazarda
dolaşmaya çıktık.
Yolumuza devam
ettiğimizde “Yüzbaşı Şekip Efendi Şehitliği” ni ziyaret ettik.
Ardından
şehirlerarası yollar üzerinden her zamanki gibi jandarma eşliğinde Hallaçlar
Köyü ne ulaştık. Vardığımızda ilk olarak köy kahvesinde dinlenme çaylarımızı
içtik. Çaylardan sonra öyle hızlı çıkmışız ki ileri gittim, geri geldim kimse
yok. En sonunda ekipten birini arayarak köy okulunun bahçesine gitmem
gerektiğini öğrendim.
Hamamdan beri 3. günümüz
olunca ben de Fevzi de duş alma isteğimiz baskın geldi. Fevzi yle beraber
ağaçların arasında bulunan çeşme hortumuyla hızlıca duşumuzu aldık, yanına
açtığımız Fevzi’nin çadırı da soyunma kabinimiz oldu. Tertemiz olduk. İkindi
atıştırması olarak yediğimiz karpuz-peynir-konserve barbunya nın üstüne
köylülerin bize akşam için hazırladığı tarhana çorbası içimiz ısıttı. Tadı bana
biraz acı gelse de tarhananın arkasındaki özen kendini belli ediyordu.
Üstüne kamp yerinde
yakılan ateşin közünde çay ve mısır ayrıca tatlı geldi.
Gittiğimiz her yere
vardığımızda ekipten bazı arkadaşların
“Bira var mıdır, ayçiçeği var mı ki” muhabbetleri beni artık sıkmaya başladı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder