Yola çıkarken sabah serinliğinde “Allahısmarladık” dedim güvenlikçi abiye...İyi dileklerini bakışları bile anlatıyordu. İlerlediğimde sabah serinliğinde şeftali tarlalarına giden çiftçilere tüm iyi niyetimle bereket diledim.
Bir önceki akşamdan arkadaşımla konuştuğum gibi Beşevler içinden Osmaneli yoluna girdim. Oraya yaklaştığımda sorduğum benzinlik (bana türkiye karayolları haritası da verdi) rampanın dik olduğunu söyledi ancak iniş çıkışın birkaç katı olunca değdi.
Saat 08:00’de Osmaneli’nde limonlu su eşliğinde kahvaltımı yapıp son tüyoları aldım.Az biraz sonra Eskişehir otoyoluna girdim. Hem çok şeritli hem de güvenlik şeritli olması güven duygumu artırdı. İlkinde biraz korktuğum 2 tüneli geride bıraktım. Artık kendimi yola ait hissetmeye başladım. Yol kenarında az ağaç olması nedeniyle kendimi İç Anadolu ikliminde hissetmeye başlamıştım.
En sonunda yol kenarında direkler üstünde dengede duran saç bir tente gördüm. Gölgesine oturup sandviçimi yedim. Tam kalkıyordum ki 2 tırcı abi yemeklerine davet etti. Çayları olduğunu duyunca kabul ettim. Hazırladıkları yumurtasız menemen (biber,soğan biraz yağda öldürülüp üstüne soyulmuş, ipince doğranmış domates) damağımı şenlendirdi ve üstüne verdikleri buz gibi soğuk su yakıtım oldu.
Bu akşama Bozüyük’te kalmaya karar verdiğim için Bilecik sapağına hiç girmedim bile.
Sonraki mola yerime yaklaşmam vakit aldı. Oturmadan önce az şey alacağımı çok oturacağımı söyleyerek içimi rahatlattım (büyükşehir alışkanlığı).Çaldıkları keyifli müzik eşliğinde günlüğümü yazdım. Bitirdiğimde orta yaşlı ağabeyle sohbetimiz başladı. Ahmet Mumcu’nun arkadaşı olduğu söylemesi heyecanlandırdı, telefonla ona ulaşarak Bozüyük’te olduğunu öğrenmemizle ağzım kulaklarıma vardı. Yol büyük bir sürpriz yapıyordu bana.
Devam ettiğimde heyelan önlemleri dikkatimi çekti, demiryolu çalışmalarını gözlemlemeden edemedim. Bozüyük sapağından sonra at ve sahibini görmem güzel bir fotoğrafı getirdi.
Akşamüstü Bozüyük Çay Bahçesi’ndeydim. Sohbet ettiğim amcalardan biri gece oraya yakın mesafedeki mola yerinde çalıştığını, kalma sorunum olursa orada yardımcı olabileceğini söyleyerek cep numarasını verdi.
İftar saati olduğunda akşam yemeği masasında karşımda Ahmet Mumcu vardı. Sohbet keyifliydi. Lise yıllarında o da benim bölümümü (Jeoloji Mühendisliği) yazmayı düşünmüş, hocalarının “çok dağda gezersin” uyarısıyla yazmamış, bence yazsa iyiymiş.
Konaklama durumu için tekrar çay bahçesindeki amcayı arayıp mola yerinin tarifini aldım. Vardığımda beni güvenlikle tanıştırdı, bisikleti güvenli yere kilitleyip uzun koltukta uykuya çekildim. Bu gece yatağım mola yerindeki uzun koltuk oldu.
Ahbab 2 ci bölümde şans melekleri senleymiş yahuu .yola devam ediyoruz😁🤙
YanıtlaSil