Jandarma
bahçesi de olsa gece üşüyerek geçti yine. Kamp yerinde kameraya yaptığım
konuşmayı kaydeden Gökhan abinin “TRT de görev mi yapıyorsun” demesi keyif kattı.
Çiğiltepe’deki
törenin ardından ikram edilen katmer karnımızı doyurdu. Reşat Çiğiltepe’nin
anısı da ayrıca etkileyiciydi. Saat 1030 daki telefon konuşmasında tepenin 30
dk içinde alınacağına dair söz vermiş. Saat 1100 da alınamayınca beylik
tabancasıyla intihar etmiş. Tepe 1700 da alınmış.
Yolculukta giderken mümkün olduğunca dağlara
bakıyordum. Nasıl da bizim için seve seve canlarını vermişlerdi, her yaştan
gepegenç insanlar. Güne çok dik rampalarla çıktığımız Çiğiltepe ‘deki törenle
başladık. Şehirler arası yolda uzak kopmalar, beni kaygılandırmaya başladı;
diğer taraftan bireysel yolculuğumu anımsatıyordu.
Çiğiltepe’deki törenin ardından dağ, ova,
göl yollarından geçerek Sinanpaşa’ya ulaştık. Vardığımızda bizi belediye
başkanı karşıladı. Ardından bizimle birlikte pedal çevirerek poz verdi ve bize
yemek ikramında bulundu. Külliyede bisikletleri park ettiğimizde Enes’in küçük
bisiklet kamerasının çalınmış olması hoş olmadı. Kamp yerimiz olan şehit babası
Kudret amcanın evinin bahçesine vardığımızda hamam anonsuyla hızlıca hamama
yönelik eşyalarımı toparladım. İzmir’den çıkalı 3 gün oldu, bu hamam kuş gibi
hafifletti. Hamam çıkışında soluğu köy kahvesinde aldık, muhabbet
muhabbeti açtı. Ardından çok geç olmadan uykuya çekildim. Bu arada
ayrıca artık bir ekip olduğumuzu hissetmeye başladım.
Ekibin en genç 2. üyesiyim. En genç üye
Fevzi ÇETİNKAYA. En yaşı büyük pedalcı Doğukan ERKAYA abimiz. Ayrıca 72 yaşında
olup Ankara’dan özel aracıyla katılan Dilek hanımın yanımızda olması keyfimize
keyif katıyor.
Oğlunu şehit veren Kudret amca oğlu şehit
olduğunda evine büyük bir Türk bayrağı asmış ve bir daha indirmemiş. O gün
bugündür, yolcuları seve seve bahçesinde misafir ediyormuş. Artık biz de onun
dostlarıyız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder